Mart 29, 2010

haleti ruhiye

böle bişeydi galiba başlıktaki sözün dorusu ya da başka bişe, açıkçası sorun deil burda hiçbişeyi doğru yapmak zorunda deilim, yazı da yazmıorum vazgeçtim sadece beni bana hatırlatan yine bendim sonunda yazıcam, hatta yazdım, şu haleti ruhiyemi hatırlatır ilerleyen zamanda baktığımda bu gönderiye

"Ne beyan-i hale cu'ret, ne figana takatim varNe reca yi vasla gayret, ne firaha kudretim var"

(Ne halimi anlatmaya, nede bagirmaya takatim varNe kavusma istegine gayret, ne ayriliga gucum var)...

Mart 15, 2010

Hayatın Amaçı

Evde tekim ve gene başladım düşünmeye.Yalnız kalınca böle çıldırıyorum ben, aslında her zaman kafamda olan bişeyi yazmaya karar verdim.Hayatın amacı ne? Neden yaşıyoruz ki biz? Hede hödö ? İşte bu var ya dünyadaki en felsefik soru kesinlikle ve bence insanların kendilerine sordukları tek ortak soru, öle değilse de öle olmalı..Yani ‘’ye, iç, sıç’’ mantığında bi öküz değilseniz sormalısınız bunu kendinize.Öküzseniz zaten her hayvanda aynı olan içgüdüyle yanıtlayabilirsiniz bu soruyu, hayatın amacı genlerini sonraki nesile aktarmaktır.

Neyse, insana dönelim.Dış etkenler sürekli değişim halinde ve bu sebeple bizim de düşüncelerimiz tam bi tutarsızlık içinde.Mesela, ben küçükken amacımızın tarihe geçmek olduğunu sanıyordum, eğer senden sonrakiler senin ismini bilmiyecekse yaşamın ne önemi vardı ki, birileri bilmeliydi ouz diye biri yaşamış demeliydi, insanlar nasıl atatürke, fatih sultana saygı duyuyosa bana da duymalıydı.yıllar geçtikçe bunların bi çocuğun kafasındaki iyimser şeler olduğunu anladım.Şimdiki düşüncemi yazının sonunda sölicem ama onun da yaşadıkça değişeceğine eminim.

Şimdi, aslında kesin cevap verecek bi merci varsa bu dindir, su götürmez bi gerçek bu.Dünya bi yanılsama ve sonsuzluk öteki hayattaysa yanıt burda gizli.Ama işte orda da bazı cevapsız sorular kalıo, tam herşeyiyle bilmiyorum tüm islamı ama kafamda boşluklar oluo sürekli ben de bazen bağnazlığa kaçıyorum doğrusu bundan dolayı.Şimdilik cevabım burda değil.

Etrafıma bakıyorum, artık çocuklar yok etrafımda, kişiliklerini oluşturmuş kişiler var, en azından öle olmalı en ufağı 18 yaşında karşımdakilerin.Kendi tespitime göre, kimisinin amacı iyi bir iş, bolca para.Kimisi evlenip, etliye sütlüye dokunmadan yaşayıyım diyo.Bazısının tek amacı eğlenmek, sadece eğlenmek.Kimisi zaten düşünmüyo, ot gibi gelip gidiyo ki çok var galiba bunlardan.Hepsi yetişme tarzında, kafalarındaki profilde kendilerine bi yol çizmişler.

Düşünüyorum sokaktan geçen insanlara sorsak ne cevap verirler diye, - referansımı ekşisözlük yapıorum kusura bakmayın- heralde aşık olmak derler.doru kişiyi bulmak, hayatını birlikte geçirip de pişmanlık duymıcan kişiyi bulmak.. Zaten tüm erkeklerin ortak konuşması kızlar, kızlarında erkekler deil mi?Gayet net bi cevap olabilir aşk, hatta o bile diyebilirim kendi adıma ama içindeki cinsellik dürtüsü biraz beni caydırıyor.Neyse para, pul, şöhret, aşk, aile kurmak, çocuklar vs... Hepsinin ortak noktasına bakıyorum; mutluluk ! herkes farklı şeler istese de eninde sonunda mutlu olmak istiyor.Soruyu hayatın anlamı deil de amacı diye sordum çünkü anlam, amaçtan meydana geliyor ve herkes kendine farklı farklı yollar çiziyor mutlu olmak için.

Şimdi, ben de amacın mutluluğa ulaşmak olduğunu düşünüyorum ama farkım eğer farksa tabi salt mutluluğa ulaşmak.Yani kesin bi sınırı, bi hedefi olmamalı mutlu olmanmın, 10 gün sonra 19 yaşına gircek olan kafam diyor ki şudur hayatın amacı; eğer ölürken son bi cümlem hakkım olursa ‘’boktan bi hayatım oldu’’ dememeliyim.Kötülüklerimi, pişmanlıklarımı, iyiliklerimle yaşadığım güzel anlarla dengelemeliyim, herşeyi tatmalıyım, hedonist olmalıyım belki biraz.Ama en sonunda kendime diyebilmeliyim ki iyi bi insandım, iyi yaşadım!

Eh, dünyanın en felsefik sorusu dediğim soruya yarım saatte yazdığım yazıyla cevap veremem tabii ki, dediğim gibi yaşadıkça değişiyo cevabım zaten her bi bok sürekli bi değişim halinde. Neyse one more cup of coffee çaldı tam 8 kere bu yazı yazılırken, son günlerimin soundtracki bu parça, sıkılamadım da bi türlü, dinlemeyen dinlesin bence, bu kadar.

Şubat 26, 2010

'I am Nobody'

Geçenlerde gene oturmuşum boğazın karşısına, bi yanda diyorum bu köprüden atlayarak ölmek acaba çok duygusal bi ölüm mü? Kanat taksam kendime uçsam ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ diye bağarsam Hazerfen Ouz olsam, olamazsam da böle hayat olmaz olsun zaten mantığıyla kanatlarımla guya bi melek silueti olarak ölsem.yaşamıma ilginç bi son olur dedim kendi kulağıma.Sonra aklıma intihar geldi, hayatta herkes intihar etmeyi düşünmüştür, öle olmasaydı insan olmazlardı diye bi söz geçiyordu kitabın birinde.Galiba doğru demiş bu adam dedim...
Öff, yazıya komik bi intro yapıyım dedim, intihara geldim, öhh bana.Ama Boğaz deyince insanın aklına nedense intihar geliyor, ne kadar feci.Boğaz falan yoktu yalandı, hatta metrodaydım o özgürlük havası yoktu, forum istanbul durağında tipik türkçe rap ve metallica t-shirtlü gençler, apaçiler iniyor biniyor, liseli kızlar gülüşüp duruyor ve ben kulaklığım ve ciddi duruşumla kendimi bi bok zannetmenin zirvesinde hepsinin bana bakıp bişeyler düşündüğünü hayal ediyordum.O esnada aklıma geçen pazarki asker uğurlama törenimiz geldi.Orda benimle birlikte ilkokul ve mahalle arkadaşlarım vardı ağlaştık falan, daha demin üniversitedeki arkadaşlarımdan ayrılmıştım, telefonda liseden bi arkadaşımla yarın buluşalım konulu bi mesajlaşma trafiğindeydik.Az sonra eve gidecektim annem-babam naptın dicekti, sonra msnde, forumlarda tanıştığım arkadaşlarımla konuşacaktım.Hayatımda bi sürrü insan topluluğu vardı ve tüm bu grupların karşısında ben hep ayrı bi ouzdum galiba.

Daha doğrusu belli başlı kişisel özelliklerim değişmiyodu tabi.Her zaman rahatım, bağarırım, gülerim, güldürürüm falan filan fişmekan devam eder bunlar.Ama farklarım ayrıntılarda gizli.Her grupta aslında farklı tanındığımı düşünüyorum.Ya da ben kendimi farklı gösterdim.Ama dandik bişey bu, kişiliğimi bölünmüş, ruhumu kirlenmiş hissediyorum, atın beni denizleree, yalan dünya size kalsıııınn.Artık standart ouz olcam, karar alıyorum.
Bunların hepsi aklıma Charles Manson’ı getirdi.Hani ‘Helter Skelter’i dinleyip roman polanskinin eşini öldüren falan seri katil.Buna diyolar lütfen bize kim olduğunuz hakkında bir cümle söyleyin.Garip garip hareketler yapıp ‘I am nobody’ diyo.Yanlış anlaşılmasın yalnız kendimi Manson’la bağdaştırmıyorum ama yeni tanıştığım birine güneyde seri katillik yapıyorum demek düşüncesi de komik geliyo he, güneynere derse de antalya derim.
Neyse, aslında bunların hepsini düşünmemi sağlayan geçenlerde okuduğum kitabın kapağındaki ‘İnsanın bir tek ve hep aynı yaşamı yoktur.Peşpeşe eklenen birçok yaşamı vardır ve çektiği acıların nedeni de budur.’ cümlesiydi.Düşündürücü...

Charles Manson için bıyrın link..

Şubat 25, 2010

Ortalama Japon Olmaca-2

3 ay olmuş ilk girdinin üstünden, 3 ayda ilerleyemedim bi arpa boyu..Helal lan japonlara..

3)Dorian Gray'in Portresi, Oscar Wilde
4)Yanılsamalar Kitabı, Paul Auster
5)Dönüşüm, Franz Kafka

Gel Gelelim Ruhlar Dünyasında Yaşamıyoruz

Ne derler buna bilmiyorum, galiba maddeyle aranda bağlar kurmak oluyo.Ben 5 yıllık telefonum ve 256 mblık mp3ümle aramda bi sevgi bağı oluşturdum.Hade len, paraya kıymıyosun diyen saplar çıkabilir, diyin ulan, seviyorum ben o camı olmayan telefonu.Bu telefon çalındı geri geldi, ne biliyim tüm lise hayatım bunla geçti, binlerce resim video çektim -hakkaten ne güldüm ben onlara ya-.Ulan, ben bu telefon sayesinde yaşadım en mutlu anlarımı, vay anasını var ya ne mesajlar attım ben ondan, unutamam ekranına gelen 1 msj alındı yazısını.Kapağının, camının olmamasının, tuşunun bozulmasının bile hikayesi var.
Mp3 player değişmeli aslında, müzik çok garip hüzünlü bi anında dinlersen bi melodiyi hep o hüznü anlatıyor sana o şarkı.Mesela ‘Erdal Eren’le ilgili bi şarkı var, cunta munta darbeyle ilgili şeyler geçiyor, o şarkıyı ilk dinlediğimde kafamı boşaltmaya çalışıodum çok üzgündüm, artık ne zaman dinlesem böle arabesk bi şarkıya dönüşüyo o sözler o müzik.Aslında saroş olup denize düştüm o mp3lede bozulmadı falan.Ulan nostalji fışkırıyor her yandan.Ben bunları var ya ‘Ouz Müzesi’ yapıp oraya koycam, evet çok iyi fikir, belki tarihe geçmeyi başarırsam hayalimdeki gibi, gelip ziyaret edip bakarsınız...

Bi Zeka Ürünü Olarak Richie Rich



İsme bak bi kere richie rich :) Bu çizgi filmi bilirsiniz, zengin bi çocuğun maceralarıdır hededir hödödür. Ama süper bi abartı vardı bu çizgi filmde ve nedense benim çok hoşuma gidior o abartı.Kelimenin tam anlamıyla ‘piç’in önde gideniydi bu richie, havuzu vardı dolar işareti şeklindeydi aq, bahçede kuşu vardı yuvası triplexti J köpeği vardı adı ‘Dolar’ dı, dalmaçyalı köpekti ama üstündeki siyah lekeler $ sembolü şeklindeydi yuh, evinde mcdonaldsı vardı, bi de evinde görüşme yapmak için şehirlerarası hat kullanılıodu o kadar büyük, jeneriğinde sonda bir para resmi geliyordu üstünde richienin resmi var ve paranın değerini yazıyorum zillyon dolar, (bkz:oha) kapitalizm diyip geçiyorum..

Ocak 22, 2010

Gariplikler

Yalnız kalmam lazım biraz, yok kendimle başbaşakalmalıyım falan, geyik bunlar.Yalnız kaldık bikaç gün, hergün hoplayıp zıplıyoduk bi anda böle dumur olduk, sonra da yalnızlığın soğuk yüzüyle karşılaştık, evet kar yağıodu.Yok kar yoktu onu unutun da düşünmek zorunda kalıyorsun bu da belli bi kronolojide oluyor.İlk günler yakın geçmişi düşünüyosun oh ne güzel, sonra başlıyor yavaş yavaş eskilere gidiyorsun.Hatalarını, keşkelerini düşünmeye, 'I wish..' le başlayan cümleleri kurmaya başladığında anla ki sen hakkaten sıkılmışsın, açılman lazım.Benim gibi yüzleşmeyi sevmiyorsun, kaçak güreşmeyi yeğliyorsun.Mesela ben biliyorum, yakın zamanda yaşadılarıma bi yerde bağaramadım, patlayamadım, içimden geleni yapmadım olaylar karşısında, o ana öfkeliyim, o anlara sinirliym ama geçti artık o anlar bağaramam da amk, neyse sonuca ulaşamadım gene.Bi kere bi arkadaşım bana sadece sonuca odaklanıyorsun, diğer bölümleri hiç önemsemiyorsun demişti.Ona burdan 'yürü git lan' diyorum ama kafamı da bayaa karıştırmıştı he.Bu arada süper lan burayı itiraf.coma mı çevirsem ne :)

Bu sabahı da yazıyim aklımdaykene, kahvaltı yapıcaz sadece babamla ben varız evde saat sabah saatleri, neyse tv karşısında yiyoruz, evet tvnin kölesi olmuş bir aileyiz kabul ediyorum.Dvdyi açtım geceden yarım kalan 'İklimler' filmini izlicem, sürükleyici olmasa da merak ettiriyor güzel film, boru değil N.B.Ceylan filmi izleyin bence, diyorum babama iyi film bak ödül mödül sen fde izle, o bana diyor yok evlenme programı izleyelim bu sıkar :) İçimden hay zihniyetini s2m diyorum sonra durup şevkle yemek yiyişine bakıyorum bi, kendisi 100 kg 1.82lik bi izbandut, sevimli geliyor lan kızamıyorum ona da.Herşey mantalite de bitiyor, bi insanın bi ülkenn tek kurtuluşu 'doğru eğitim' bunu çaktım.Kahvaltı bitene kadar sen izle sonra ben izlerim diyip bıraktım kumandayı...

Ocak 21, 2010

Göt Gibi Kalmak



Sene başında gel git yaşadım bayaa bi.Hazırlık okusak mı okumasak mı zart mı zurt mu.Sonra biri dedi, kim olduğunu hatırlamamam olayı daha da mistikleştiriyor, ‘Adamım senin kafan kaç yıldır dersane matematik iki bilinmeyenli denklem diye sikilimiyo mu, biraz kendine zaman tanı, hazırlık sultanlık, evlenip balayına gitcene hazırlık oku alayına git’ falan filan dedi.Ben de eve geldim dedim lan kendimimi gelişitrcem ben sonradan die, tembelim olm ben dedim, ve okumaya karar verdim 1 yıl ing.Mis gibi de oldu gayet rahat gidiyor valla, bi sürü arkadaşım oldu, iyiden iyiye de alıştım hergün geziyorum flan.Ve sonra birden ilk dönem bitti ve bölece bir çağ kapanıp yeni bir çağ açıldı.Ulan tüm arkadaşlarım memleketine uçtu evet hepsi de uçakla gidiyo aq ben daha hayatımda uçağa binmedim lan :( Gitti bunlar kaldım istanbullarda, gerçi benim de izmire gitme planım var ama nese.İlkokul arkdşlarım çalışıolar, lise arkadaşlarım üniversite okucam diye şehir dışındalar, ünidekiler gitti pardon uçtuuu.Hava da karlı, ben de eve tıkıldım cumadan beri.Tam 4 gün evden dışarı adım atmadım, hadi sktret hava soğuk diye banyo bile yapmıyodum demin yaptım :) Göt gibi kalmanın tanımı buymuş benim için ama önemli deil güzel günler göreceğim motorumu maviliklere süreceğim leyn.Sevdiğim bi replikle bitiriyim; 'Burda vurulcak biri vardı, onu da ben vurdum, Benim adım Tatar Ramazaaannn!'

The Filozof


Yazın basketbol maçı izliyorum.Maçta kavga falan çıktı işte bunların hepsi turnuva öncesi tecrübe falan dedi spiker, yorumcumuz ise bombayı patlattı ; ‘’tecrübe yaşadıklarımız değil, yaşadıklarımız karşısında nasıl davrandığımızdır.’’ Oha lan, Kesinlikle filozof bunlar dostum.

Aralık 18, 2009

Cnbc-enin Ruh Sağlığına Etkileri

Annemin bi arkadaşı vardı Ayşegül diye.İşte bayağı yakındılar bi yandan da annemin bi öğrencisinin halasıydı.İşte bigün kavga ettiler ayşegül yiğenini falan annemin sınıfından falan aldı o derece.Ayşe işte Belçikada yaşayan bi Türkle nişanlanmıştı, evlenip gidiyomuş bu Pazar.Annemin sınıfına uğramış davetiye vermiş anneme hem giderim, hem barışırım ayağına.Annem de tahtada ders anlatıyomuş tam, almış davetiyeyi bakmış, sonra kızın suratına sonra bişey söylemeden gitmiş kapıyı açmış gözüylene de dışarıyı işaret etmiş, kız da yürümüş çıkmış öle.Helal olsun, hayatımda böle ayar vermedim ben bea anne derken, annem de bana ‘’nasıl da yaptım cnbc-edeki diziler gibi’’ diyordu.